27 Ocak 2009 Salı

Alacakaranlık Twilight










On yedi yaşındaki Isabella Swan babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks, Washington’a taşınır. Burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen ile tanışır. Edward’ın ilk başlarda romantizmden uzak durmaya çalışmasına rağmen sonrasında birbirlerine aşık olurlar. Üç göçebe vampir James, Victoria ve Laurent geldiğinde Bella’nın hayatı tehlikeye girer ve Edward’ın ailesi Alice, Carlisle, Esme, Jasper, Emmett ve Rosalie onun hayatını çok geç olmadan kurtarmak için uğraşırlar.



Ben filmin kitaptan uyarlanmış olduğunu bilmiyordum bunu öğrendiğime çok sevindim çünkü devamını öğrenmek için sabırsızlanıyorum.stephenie meyer ın bu 4 kitabı new york times bestseller number 1 yani dünyanın en çok okunan kitaplarından biriymiş şimdi serinin 5. kitabı çıkacakmış midnight sun .stephenie meyer kitabı yazmaya başlamış ama Türkiye ye daha 3. kitabı gelmiş.

1. kitap = twilight (alacakaranlık) 2. kitap = new moon ( yeni ay ) 3. kitap = eclipse ( tutulma )
4. kitap = breaking dawn ( şafak vakti) - 5. kitap = midnight sun ( gece yarısı güneşi )

Bugüne kadar bir çok vampir filmi izledim ama bu film bence en mükemmeliydi.Filmin bitmesini istemedim ve kesin bir daha izliycem.Hele bir baseball sahnesi vardı ki kesinlikle izlemeye değer=)





21 Ocak 2009 Çarşamba

KADINDIR DiKKAT!!!!

Bir kadınla bir adam ayri ayri arabalarinda giderlerken Çarpisirlar. ikisinin de arabasi mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur.Arabalarindan sürünerek çikarlar ve kadin adama bakip:' Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın.Arabalarimiz mahvoldu ama ikimizde hiçbir sey olmadi.Bu belki de tanisip,dost olup,hayatimizin sonuna kadar huzur içinde birlikte yasamamiz için bir isarettir' der.Müthis heyecanlanan adam:'Evet, galiba haklisin' diye cevap verir. KADIN saskinlikla 'Bak, arabam hurdaya döndü ama bir sise sarap sapasaglam.Bu kesin bir işaret. Bu sarabi içip sansimizi kutlamaliyiz' DERKEN, sarap sisesini adama uzatir. Adam siseyi alir, açar ve yarisini içip kadina Verir. Kadın hemen şişenin mantarini kapatip adama geri uzatir.Bunun üstüne adam sorar:'Sen içmeyecek misin ?'!
kadin cevap verir:'Hayir, ben polisi bekleyecegim!'

19 Ocak 2009 Pazartesi

Bugün akşam kardeşim eve geldiğinde çok üzgündü.Nolduğunu sordum saçım uzun olduğu için öğretmenim kızdı bide ingilizce de sınıfları değiştiği için hocanın panoya astığı listeyi görmemiş son ders değiştiği için haberi olmamış.bu yüzden uyarı kartı almış.Abla ben bida o okula gitmiycem dedi.Kolay kolay demez böyle bir şey çok üzülmüş belli ki.Zaten hocaya merak etmeyin 2.dönem beni göremiyceksiniz demiş.Hocası da verdiği kartı geri almış.Tabi bu tuzu biberi oldu uzun zamandır şikayetçi okulundan.Kıyamam ya ortaokula gidiyor ama hala evimizin bebeği =) zaten benim gibi ufak tefek bişi.Annem bir süredir okulunu değiştirmeyi düşünüyor şuan bilfende okuyor ama hiç memnun değiliz çocukların çok üstüne gidiliyor.Sbs yle uğraşıyorlar bide o çıktı şimdi.1 hafta kötü net çıkarsa hemen ev aranıyor böyle giderse sınavda başarılı olamaz vs klasik şeyler cem çok akıllı bir çocuk ama çalışmayı sevmiyor diye(gayette çalışıyor) ama ne hikmetse Türkiye çapında yapılan sınavlarda netleri gayet iyi.Bilfende kötü çıkıyor nedenini bizde anlamış değiliz.İlkokul 3 ten beri bilfende okuyor bir terslik varsa biraz da okulun sorunu heralde bu çocuk senelerdir bu okulda temelini de sizden almış halen de almaya devam ediyor.tabiki iş sadece okulda bitmiyor ama cem de çalışıyor bunu biliyorum.Eskiden küçük bir okuldu şimdi çok büyüdü ve hiç bir şekilde taviz vermiyorlar biraz burunları büyüdü sanırım.ee onlar da haklı insanlar çocuklarını bilfene vermek için sıraya giriyor.artık okuldan çok ticarethane oldu gibi birşey.Gittikçe büyüyen okulların kaçınılmaz sonu bu galiba.Eğer onlara ters giden bir durum olursa seni okuldan uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.zamanla severek gittiğin yer eziyet haline dönüşüyor.Bu yaşlarda okul ortamının çok önemli olduğunu düşünüyorum.Umarım kardeşim en kısa zamanda okulla olan problemlerinden kurtulur ve yeni okulun da bu tarz sorunlar yaşamaz.

15 Ocak 2009 Perşembe

MUCİZE DEĞİL DE NE


Kafasına saplanmış 12,5 santim bıçakla hastaneye gelen adam şaşkınlık yarattı.
Çinli 38 yaşındaki Wen Wen adlı adam kafasına saplanmış 12.5 santim boyunda bıçakla hastaneye girince doktorlarda şaşırdı. Bıçak Wen'in sağ kulağının arka kısmından saplanarak ağzına doğru uzandı.
Doktorlar hastanın röntgenini çektikten sonra şaşkınlığını gizleyemedi. Hastanın böyle bir bıçak darbesiyle hastaneye kendi başına gelmesi bir mucize olarak değerlendirdi.
Doktor, "Hasta geldiğinde konuşabiliyor ve bilinci yerindeydi. Ama çok şanslı olduğunu da söylemek zorundayım. Eğer bıçak bir santim aşağı ya da yukarı doğru sapsaydı kesinlikle ölürdü." dedi.
Genç adamın 76 yaşındaki babası tarafından bıçaklandığı ortaya çıktı.

14 Ocak 2009 Çarşamba

İTİBAR VE KARAKTER


İtibarı, içinde yaşadığın ortam belirler
karakteri, inandığın doğrular...

İtibar, sandığın şeydir;
karakter olduğun şey...

İtibar fotoğraftır;
karakter ise yüz..

İtibar dışardan gelir;
karakter içerden..

İtibar, yeni bir topluluğa girdiğinde sahip olduğundur;
karakter giderken elinde olan..

İtibarın bir anda olur;
karakterin , ömür boyunca..

İtibarın bir saatte öğrenilir;
karakterin bir yılda açığa çıkmaz..

İtibar mantar gibi büyür;
karakter sonsuza kadar sürer

İtibar zengin veya fakir yapar;
karakterse mutlu ya da mutsuz..

İtibar insanların mezar tasına kazıdıklarıdır;
karakter meleklerin TANRI huzurunda senin için söyledikleri..


William Hersey Davis
Bu tatil bana hiç iyi gelmedi sanırım.oysa tatil olmadan önce ne güzel planlarım vardı ama hiç birini gerçekleştiremedim.Çok sıkılıyorum okul olsa daha iyiydi günde en az 3 film izliyorum
bütün vizyon filmlerini veya gelecek filmleri isteyene anlatabilirim=P bugün aldım bu kararı bende haftaya babamın yanında işe başlıyorum biraz daha evde vakit geçirmek istemiyorum.Sitede aşağı indiğimde de önüne gelen aa senin okulun yokmu diyor herkese laf anlatıyorum bide! neyse ben en iyisi haftaya başlıyım işe..

13 Ocak 2009 Salı

CHANGELİNG (SAHTEKAR)




Geçen hafta izlediğim bu filmi sizlerle paylaşmak istedim.Filmden gerçekten çok etkilendim gerçek bir hikaye oluşu sanırım beni daha da fazla etkiledi.Filmde bir annenin çocuğunu bulması için yaptıkları,polis teşkilatına karşı direnişi ve kendi gerçeğinden ne olursa olsun vazgeçmemesi anlatılıyor.Film 2 bucuk saate yakın sürüyor başlarda ağır giden filmin sonradan nasıl geçtiğini anlayamadım.Angelina jolie mükemmel bi performans sergilemiş.Sonu ne olucak diye merakla bekledim.Dram ,gerilim,polisiye hepsi bir arada.Türkiyede daha vizyona girmedi, sanırım 30 Ocakta giricek.Changelingin webistesine girip bakmanızı tavsiye ederim.Kaçırmayın derim!



Özet:

Kaçırılan oğlunun bulunmasıyla birlikte Christine Collins’in (Angelina Jolie) duaları kabul görmüştür. Ancak anneyle oğlunun yeniden buluşmasının karmaşası arasında Christine bu çocuğun kendi çocuğu olmadığını fark edecektir. Medyanın ve yozlaşmış polis teşkilatının kendisine destek olmaktan çok köstek olmasından bunalan Christine, aradığı cevaplara ulaşmak için kendi başına adımlar atmaya başlayınca hayatını sonsuza dek değiştirecek gerçekle yüz yüze gelecektir.Yer: Los Angeles, yıl: 1928. Bir cumartesi sabahı her zamanki gibi işine gitmeye hazırlanan Christine oğluna “hoşçakal” dedikten sonra evden çıkar. Akşam işten eve döndüğünde oğlu evde değildir. Çocuğu arama çalışmaları bir türlü sonuç vermez. Aylar sonra Christine’nin dokuz yaşındaki oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk çıkagelir. Polislerle gazetecilerin telaşlı koşuşturmacası arasında duygu karmaşası yaşayan Christine, çıkagelen çocuğun bir gece kendisiyle birlikte evde kalmasına izin verir. Ancak kalbinin derinliklerinde bu çocuğun kendi oğlu Walter olmadığını bilmektedir.Konunun araştırılması için yetkilileri zorlar ancak bir sonuç alamaz. Bu durum karşısında çaresiz kalan Christine, aradığı desteği aktivist rahip Briegleb’de (John Malkovich) bulur. Rahip Briegleb oğlunu bulma mücadelesinde Christine’e yardımcı olacaktır.


(Buarada filmin websitesi çok güzel bence girip bakın.Özellikle 1928 te Losangeles times ta çıkan haberlere bakabilirsiniz.Benim çok ilgimi çekti okurken çok garip hissettim kendimi.Gerçek olması çok ilginç geldi.)









7 Ocak 2009 Çarşamba

EV ALMA KOMŞU AL=)

Yemekteyiz yarışmasına olan büyük ilgiden sonra şimdi de Komşu Komşu çıktı.Gerçekten çok ilginç insanlar barındıran bu yarışmayı geçen hafta şansa gördüm.Yarışmanın amacını anlayabilmem uzun sürdü çünkü izlediğimde sadece birbirinin arkasından konuşan dedikodu yapan kadınlar vardı.Yarışmanın amacı buymuş:
İstanbul'un orta direk semtlerinden birinde seçilecek bir mahallede, şirin ve birbirinden farklı ailelerin yaşadığı bir apartman bulunur.5 Farklı yarışmacı aile kendilerini komşularına sevdirmek için kıyasıya bir rekabete girişirler.Herkes birer jüri üyesi gibi görev yapacak ve her hafta aralarına “komşu” olarak alacakları aileyi testten geçirecek. Her hafta, yarışmacı bir aile “komşuluk testi”nden geçecek. Beş hafta sonunda apartman sakinlerinin “İşte budur” dediği aile, o apartmanda 2 yıl kira ödemeden oturma hakkı elde edecek.Yarışmayı izlememiş olanlar, “Çok kolay bir yarışma” diyebilir.Ama kazın ayağı hiç de öyle değil.“Meraklı Melahat”, “Ayaklı gazete çat kapı Sevda”, “Muhalefet Zeynep”, “Tonton Sevgi Teyze” gibi kadınlara “komşu” olabilmek, Avrupa’da bir ülkeye iltica etmekten, Kanada’ya göçmen olarak gitmekten ve Amerika’ya green card almaktan daha zor.Çünkü apartman sakinleri arasında öyle kadınlar var ki, “Kaynana Semra” bile onların yanında “melek gibi” kalır.“Kaynana Semra” o günleri dayak yemeden atlattı, ama bunlardan birinin sokakta dayak yemesine kimse şaşırmamalı.
Geçen hafta izlediğim de 2 çocuklu bir aile yarışıyordu.Bütün apartman sakinleri zavallı kadına önüne ne iş gelirse yaptırdılar.Önce yemek yaptı herkes için,o yetmedi bir ailenin kuaför dükkanına gidip ona yardım etti.Yarışmacının eline bir bez verdiler ve arka odanın yerlerini silmesini istediler kız çok şaşırdı ben mi silicem fln dedi ama sonuç olarak sildi.o da yetmedi müşterinin saçını yıkamasını sölediler.Bu kez kızcağız yukarıda çocuklarım bekliyor vaktim yok deyip gitti.ee tabi siz düşünün artık arkasından neler dediklerini.Gerçi sadece arkasından değil yüzüne de neler söylüyorlar.Yani yarışmacı bile olsa bu kadar üstüne gidilmez bi insanın.Neyse 1 hafta geçti ve gittiler.2.haftaki yarışmacılar çok ilginçti 5 günde internetten tanışıp evlenmişler:D ikisi de 22 yaşında daha.Bir de çıkmış oraya anlatıyorlar kaçtığımız gün evlendik ilk görüşte aşk bizimkisi vs diye.Tabi bizim örf ve adetlerimize uygun olmadığından apartman sakinleri tarafından bi hayli eleştirildiler.Üstelik yarışmacı çocuk apartmanda oturan kızlardan birine asıldı:D (oysa ilk görüşte aşktı onlarınki=P ) hemde eşi salonda otururken. gerçekten çok komikti kameralar önünde neler yapıyor şarkılar söylüyor kıza, dans ediyorlar falan.sonra eşi kavga çıkartınca inkar ediyor abarttığını söylüyor.Neyse 2.hafta çok büyük olaylar yaşandı apartmanda erkekler girdi devreye çocukla konuştular bize ters böyle şeyler falan diye.buarada kadınların dedikodu kazanı feci halde kaynıyor tabi=)
Ortalama her apartmanda karşımıza çıkabilecek bir profil bu... Ama işin içine yarışma ve kameralar girince, o insanların bile nasıl gaddarlaştığını, nasıl da acımasızlaştığını görmek insanın içini acıtıyor doğrusu... Bende bütün hafta cmn ve tk ödevi derken evde geçirdiğim zamanlarda bunlarla eğlendim=) gerçekten çok komiklerdi!!!!!!

YAŞAMA TERSİNDEN BAŞLAMAK


Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir.. Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel, Hatta mükemmel olurdu. Nasıl mı ? Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta sandık içersinde, Herkes karsınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, Olgun ve ağırbaşlı olarak. Herkes etrafınızda, büyük bir İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz. Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor,
aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev.... Altmışlı yaslara kadar herkes garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz. Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade......aman ne güzel günler başlıyor... Derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe bakar misiniz ? Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık.... Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar... Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz. Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor. Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yasıyorsunuz. Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.. Ve günün birinde müthiş bir Olayla hayatiniz bitiyor...